Türkiyenin En Büyük Hikaye Platformu

admin@yetiskinhikayeleri.net

Üyeliğinizi tamamlamak için bize ulaşın!

Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

Bursa’da Zaman 1

40’lı yaşlarıma gelmişken ilk gençlik yıllarımdan bugüne yaşadığım ilişkileri anlatayım dedim bir rüyadan arta kalmanın hüznü’nü hatırlayarak. Büyürken hem acı, hem zevk; hem kayıplar, hem aşklar hep yanımda oldu. Şimdi artık olgunluk zamanlarında Bursa’da geçen günlerimi ve cinselliği keşfedişimi anlatmak bana da iyi gelecek sanırım. Başlayalım:

17 Ağustos depreminde Yalova’daki evimiz yıkılıp annemi babamı ve ablamı kaybettiğimde 17 yaşındaydım. Belli bir şiddetin üstündeki beklenmedik acılarda bazen insan benim gibi kilitlenebiliyor. Ne deprem sonrası ne annemle babamı ablamı gömerken ne de her şeyi bırakıp Yalova’dan ayrılırken ağladım. İçimde düğümlenmiş bir yer kaldığını anlamak bile aylar sürdü.

Ailemin maddi durumu iyiydi. Babamın işi dolayısıyla Yalova’da olsak da bana kira geliri olan bir kaç ev ve bankada sağlam bir para bırakmışlardı. Lise sona geçmiştim. Derslerim iyiydi ve kredili sistem sayesinde 2.5 yılda mezun olacaktım. O yıllarda şimdikinden bir on kilo daha zayıf, 1.85 boyunda 85 kilo, filinta gibi bir delikanlıydım. Herkesin dönüp baktığı, çok yakışıklı bir genç değildim ama arkadaşlarım arasında ilgi çekiyordum. Üst orta sınıfın nimetlerinden faydalanan, Play Station’ı, cep telefonu, yeni ayakkabıları olan bir liseliydim işte. Bu deprem herşeyi geri dönüşsüz şekilde değiştirmese çok güzel planlarım vardı hayatla ilgili.

Yine de bir çok depremzededen şanslıydım. Bursa Kükürtlü’de oturan teyzem beni hemen yanlarına aldı; Mehmet Enişte ve kuzenim Serhat Abiyle beraber bana ellerinden geldiğince aile şefkatini vermeye çalıştılar ama ben sanki bir robota dönüşmüştüm.

Kükürtlü’deki eve yakın diye Cumhuriyet Lisesine kaydımı aldırdık. Bursa, çocukluğumdan beri bildiğim, yazları teyzemi ziyarete geldiğimizde gezip tozduğumuz bir şehirdi ama yine de yaşadığım travmanın ardından ilk başta alışmakta zorluk çektim. Özellikle çok bağlı olduğum annemin ölümünü bir türlü kabullenemiyordum. Çok sevdiği biricik oğluydum ben onun.

Bursa’da en büyük destekçim teyzemin oğlu Serhat Abi olmuştu. Benden beş yaş büyüktü ve Ankara’da üniversitede okuyordu; sırf ben Bursa’ya geldim, ortama adapte olabileyim diye o dönem geç gitti okuluna. Beni mahallede arkadaşlarıyla tanıştırıyor, Heykel’e Altıparmak’a

gezmeye ya da halı saha maçına götürüyor hızla yeniden hayata karışmam için elinden geleni yapıyordu. Setbaşı’nda Yener’de ilk rakımı onunla içtim. Sarhoş halde Mahfel’in önünden taksi dolmuşa tıkıp eve taşıdı beni. Zafer Plaza’da alışverişe çıkıp bana yakışacak gömlekler, pantolonlar seçiyor sonra da beni karı kızla tanıştırıyordu mahalleden gençler aracılığıyla. Bana tam bir abilik yapıyordu yaşadığım travmayı atlatayım diye.

Bir yandan da çok üzülüyorlardı bana. Bir sabah salonda teyzemle konuşmalarına denk geldim. “Yazık çocuğa, anasız babasız bir başına kaldı” diyordu teyzem Serhat Abiye. “Ben de çok acıyorum Mete’ye” dedi Serhat Abi. Ben de acıyordum kendime, şu hayatta kimsesiz kalmanın ne kadar acınası olduğunu çok erken yaşta öğretmişti hayat bana ve çok kızıyordum da neden böyle oldu diye. Neden böyle, neden ben, neden böyle acınası hale düştüm…

Beni toparlamaya çalışıyorlar yaşıtım erkekler gibi hayata katmaya çalışıyordu Serhat Abi. Bir akrabamız gelmişti bir gün. Eniştem arkadaşlarının yanına briç oynamaya gittiği için üçümüz balkonda içiyorduk.

“Serhat, Mete daha milli olmamıştır, Küçükbalıklı’ya götür de bir şeyler öğrensin.” dedi akrabamız.

“Ne işi var çocuğun öyle pis yerlerde dayı. Öğrenmek isterse doğru düzgün kadınlarla öğretiriz, merak etme sen” dedi Serhat Abi.

“Nesi varmış keranenin? Biz orda öğrendik de kötü mü oldu” deyince konu uzamaya başladı. O yıllarda daha kapatılmamıştı Küçükbalıklı’daki kerane. Keranedeki orospularla yatmanın nasıl daha güvenilir olduğundan, sürekli muayene oldukları için hastalık riski olmadığından, ayrıca köyde bir kızı sikip ailesinin şikayetçi olması nedeniyle hapis yatan bir akrabadan uzun uzun bahsetti akrabamız. Benim gözüm karıyı kızı görmüyordu hiç. Etrafıma sanki film izler gibi bakıyordum.

Parça parça anlatayım hayatımı değiştiren olaylara girdiğim yolu. Bir gün yine halı saha maçından çıkmıştık. Yakınlardaki kaplıcaya gittik topluca.

“Gel, İsmail Abiye bi kese arttıralım” dedi Serhat Abi. İsmail Abi üst katımızda oturan 45 yaşına gelmiş bir adamdı. İlk karısı ölünce on sene önce kendinden genç bir kadınla Meltem Ablayla evlenmiş ilk eşinden çocuğu olmuyorken Meltem Abladan iki çocuğu olmuştu. Apartmanda bir kaç kez denk gelmiştik İsmail Abiyle ve Meltem Ablayla ama ilk kez kaplıcada görüyordum. Önce ben girdim kese mahalline. İlk başta anlamadım ama sonra dikkat edince sikime taşağıma ellediğini fark ettim. Daha önce kese yaptırmamıştım, normal herhalde diye düşünürken eli götüme doğru inince rahatsız olmaya, yattığım yerde kımıldanmaya başladım. “Yeter abi bu kadar sırtımı keselediğin” deyip önümü döndüm, “biraz da ön tarafımı kesele”.

“Eyvallah genç öyle yapalım.” dedi. Ondan sonra durdu eli ayağı. ‘Amına kodumunu topu!’ dedim içimden, genç erkek bulunca hemen sikmeye kalkışıyor! Benden sonra Serhat Abiyi keselerken ben de kese mahallinde durdum ama ona hiç öyle ibnelik yapamadı. Çıkışta “bu adam ibne mi?” dedim Serhat Abiye?

“Oğlancı olduğu kulağıma gelmişti eskiden ama ben görmedim bir şeyini. Hayırdır?” dedi Serhat Abi.

“Eli kolu biraz fazla oynadı da keselerken, ondan sordum” dedim.

“Bir şey yapmadı sana de mi?” dedi Serhat Abi hemen suratını asıp beni koruma moduna geçerek.

“Yok, yapamaz zaten, sikerim öyle bir şey yapsa ama çok elleşti ilk başta, sonra uyarınca kesti” dedim.

“Vay amına koyayım, bilsem sikertirdim onu orda ama sen haddini bildirmişsin, aferin lan gözüme girdin yine” dedi Serhat Abi. Kendimi veremesem de yavaştan alışıyordum Bursa’daki hayata.

Derslere tam adapte olamamıştım ama düzenli okula gidiyordum. Tek tük arkadaşım da olmaya başlamıştı. Ara ara sınıftan arkadaşım Hamit’e gidip bilgisayar oyunu oynuyorduk. Okuldan döndüğüm bir gün bahçedeki, etrafını sarmaşıkların sardığı kamelyadan hızla İsmail Abinin karısı Meltem Ablanın çıktığını gördüm. Beni görmedi apartmana girerken. Ben bahçe kapısında etrafa bakınırken Serhat Abi de çıktı kamelyadan.

“Oo Mete döndün mü okuldan? Hadi üstünü değiştir de Burgy’s’te kahve içmeye gidelim” dedi. Yavaş yavaş kimin eli kimin cebinde belli olmaya başlamıştı. Annemin kaybının üstüne kafamı dağıtıyordu etrafta neler olduğuyla ilgilenmek ama annemi, babamı, ablamı, Yalova’daki arkadaşlarımı, eski sevgilimi, hayatımı düşünmekten buraya kendimi tam olarak veremiyordum. Sanki uyanıp o eski hayatıma geri döneceğim gibi geliyordu.

Serhat Abinin Ankara’ya dönme vakti gelmişti. Dersleri ilerlemiş vize haftası gelmişti çünkü, hızla dönüp dönemi kurtarması gerekiyordu. Benim de artık ortama adapte olmaya başladığıma kanaat getirmişti. Gitmeden bir gün önce hafiften yağmur yağdığı için çocuklar evlerinde takılıyorlar ben de haftasonu diye yağmurluğumu giymiş etrafta dolaşıyordum. Apartmana geldiğimde içimden bir his beni kamelyaya doğru yönlendirdi. Etrafı ot bürüdüğü için çok kullanılmayan kamelyanın bahçe duvarına bakan kısmına usulca sokulunca Serhat Abiyle Meltem Ablayı sarmaş dolaş gördüm.

Sessizce pozisyon alıp rahatça görüp duyabileceğim bir konuma sotelendim kalbim güpgüp atarken. Uzun zamandır dünyayla ilgimi kesmiştim ama nedense bu sefer içimdeki merak bütün bedenimi ele geçirmiş gibiysi.

“Ne zaman döneceksin?” dedi Meltem Abla, Serhat Abinin kucağında, Serhat Abinin eli uzun eteğini toplamış bacaklarının arasında dolaşırken.

“Bir süre okulla ilgilenmem lazım ama ilk fırsatta geleceğim, aşkım benim.” dedi Serhat Abi boynunu öperken. Hafif balık etli, beyaz tenli, orta boylu bir kadındı Meltem Abla. Benden de uzun boylu Serhat Abinin yanında ufacık kalıyordu ama kucakta belli olmuyordu bu fark.

“Ben sensiz ne yapacağım burada peki?” dedi Meltem Abla.

“Biraz sabret canım benim, en kısa zamanda gelir yine o ateşini söndürürüm” dedi Serhat Abi, eteğin kucağına gelen kısmını aralarından çıkarıp seri bir hamleyle Meltem Ablanın küçük külodunu yana çekerken.

Yalova’dayken çok otuzbir çekerdim ama geldiğimden beri seksle, karı kızla ilgim kalmamıştı. Şimdi aradan bir kaç ay geçtikten sonra yeniden sikim kalkıyordu bu izlediğim sahne karşısında. Serhat Abi altındaki basket şortunu sıyırıp kalkık sikini Meltem Ablanın amına dayadı.

“Ben yokken uslu dur tamam mı?” deyip fırça çekmeye başladı Meltem Ablaya. O sırada ben de dayanamayıp sikimi çıkardım ve oynamaya başladım. Ne zamandır böyle tahrik olmamıştım. Meltem Abla gözünü kapatmış amına ve klitorisine sürtünen yarrağın tadını çıkarıyordu.

“Uslu duracaksın de mi?” dedi Serhat Abi sikini bir kaç kez amının dudaklarına vururken.

“Söz veremem valla” dedi Meltem Abla yaramaz kız tonuyla. Bu söz Serhat Abiyi iyice azdırdı ve hemen sikinin başını Meltem Ablanın amının girişine dayayıp başını soktu. Dudaklarını ısırıp yavaş bir “Ah!” sesi çıkardı Meltem Abla. Serhat Abi bol blüzün yakasını omuzlarına indirip sırtını öpmeye, ısırmaya başlamıştı.

“Azgın kadın seni!” dedi ve köküne kadar soktu yarrağını. Bu sefer daha yüksek bir “Ahh!” sesi çıktı Meltem Abladan. Beni de çok tahrik ediyordu Meltem Abla bu haliyle. Serhat Abi olmasa ben de sikmek isterdim onu.

“Sus amına koyayım, yakalanacağız o olacak sonunda!” dedi Serhat Abi yavaş yavaş git gele başlayıp.

“Yakalanalım!” dedi Meltem Abla gemileri yakmış bir edayla. “Belki bu sayede kurtulurum İsmail’den!” Serhat Abi alttan pompalarken Meltem Abla da dizlerinden destek alıp yavaş yavaş oturup kalkıyordu yarrağın üstünde. Ben de sikimi çıkarmış hızlı hızlı asılmaya başlamıştım. Bizim evde teyzem, Meltem Ablalarda çocukları olunca en sote yerde hızlı bir tempoyla sevişiyorlardı mecburen.

Onlar tempolarını arttırdıkça ben de boşalmaya yaklaşıyordum. Bu sırada Serhat Abiyle göz göze geldik. Hafiften müstehzi bir gülüşle kafa selamı verdi bana ‘kolay gelsin’ dercesine. Meltem Abla kendinden geçmiş etrafı göremeyecek kadar sikişmenin zevkine kaptırmıştı kendini. Benim artık gördüklerime dayanacak halim kalmadı ve otlara doğru attırmaya başladım. Az sonra Meltem Abla iyice kendinden geçip boşalmaya başladı “Ohhh! Ohhh!” sesleri eşliğinde. Serhat Abi de zamanı geldi deyip son bir gazla tempoyu arttırdı ve o da saldı bütün döllerini Meltem Ablanın amına.

Güneş bulutların arasından yüzünü göstermiş etrafa ışıklarını saçmaya başlamıştı. Serhat Abinin yarrağı hâlâ Meltem Ablanın içindeydi ama Meltem Ablanın amından sızan döller ve am suları güneşte parlamaya başlamıştı. Hemen sikimin ucunda kalan son damlaları elimle silip toparlandım ve apartmana doğru yürüdüm. Bu arada çocuklar bahçeye çıkmaya oyun oynamaya başlıyorlardı. Meltem Ablanın dokuz yaşındaki oğlu Berkay’la yedi yaşındaki kızı Selin de bahçede koşturmaya başlamıştı. Kamelyaya doğru gittiklerini görünce hemen aralarına girdim, Berkay’ın topunu alıp “Gel bakalım, seninle biraz futbol oynayalım” dedim bahçenin diğer tarafına doğru. Kendinden büyük bir abi onla oynamak istiyor diye mutlu mutlu peşimden geldi Berkay ve onu takip eden Selin. Biz bahçede şut çekip çalım atarken Meltem Abla çıktı kamelyadan saçı başı dağınık ama olabildiğince toparlanmış bir halde. Bu sefer göz göze geldiğimizde sanki o da biliyor benim onları gördüğümü gibi bakıştık bir kaç saniye.

“Aaa annem burdaaa” diye bağırıp annesinin yanına koştu Selin. “Anne bak Mete Abi bize futbol hareketleri gösteriyor” dedi kucağına tırmanırken.

“Sağol Mete, çocuklarla oynadığın için” dedi Meltem Abla daha önce yüzünde görmediğim bir ifadeyle. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan hafif bir selam verdim, çocuklarla beraber apartmana girerken. Birazdan yorgun bir halde, etrafı kolaçan edip Serhat Abi çıktı kamelyadan. “Asayiş berkemal!” dedim hafifçe sırıtıp. Yavaşça kafama vurdu “siktir amına koyayım, güldürme beni, yorgunum zaten” dedi. “E normal!” dedim gülerek. O da güldü

“Aramızda haa genco, aman diyeyim” dedi.

“Söylemene bile gerek yok abi” dedim. Sonrasında ne sikişmeleri ne de benim izleyip otuzbir çekmemle ilgili bir şey konuşmadık.

Ertesi gün öğleden sonra eniştem Serhat Abiyi arabayla terminale götürecekti. Serhat Abi ayrılık seremonilerini sevmediği için terminale kadar gelmemize izin vermemişti, kapıda vedalaşacaktık. Teyzemi teselli etmeye gelmiş gibi Meltem Abla da çıkmıştı kapıya. Eniştem arabada beklerken ben de Serhat Abinin valizini bagaja koyuyordum. Serhat Abi en son bana sarılıp usulca “Meltem sana emanet, bir ihtiyacı olursa yardımcı olursun” dedi göz kırpıp. Yokluğunda yerini doldurma izin belgemdi bu söz. Şimdi bir tek Meltem Ablanın ne düşündüğü kısmı kalmıştı ama kocası tarafından ihmal edildiği belli, bu kadar azgın bir kadını tavlamak çok zor olmasa gerek dedim içimden.

Serhat Abinin arkasından el sallayıp, apartmana girerken gözleri dolan teyzemi teselli ediyordu Meltem Abla:

“Uzağa gitmiyor ya, gelir bir kaç haftaya Ayşe Abla, ağlama boşuna” dedi ve ekledi “hem ben de çok alışmıştım, ne zaman evde bir iş olsa hemen yardımıma koşuyordu Serhat, şimdi ben ne yapacağım asıl” hafiften gülerken.

“Mete var ya, o yardımcı olur sana. O da oğlum benim!” dedi teyzem hemen bana sarılıp. Sohbet sanki herkes her şeyi biliyor da imalı imalı konuşuyor gibi ilerliyordu. Meltem Abla bana baktı gülerek. Ortam yumuşamıştı ama bir yandan da neler olacağı belli oluyor gibiydi.

O gece yatağa girip son dönemde yaşadıklarımı düşünürken büyük trajediden sonra ilk kez ağlamaya başladım. Deprem hayatımı değiştirmeden önce bir kız arkadaşım vardı Yalova’da. Bakireydi ama sevişirdik imkan dahilinde. Güzel ve tatlı bir kızdı. Abisini kaybetti depremde. Depremden sonra bir kez gördüm. Ne bir arkadaş, ne de sevgili görecek durumdaydı. Sanki bir gecede yaşlanmış gibiydi. Bizimkileri kaybettiğimi öğrenince bana sarılıp ağladı. Sonra yanağımı öpüp gitti. Mutluyken herkes bir arada ama sıra acı çekmeye gelince herkes yalnız çekiyor acısını. Kendi acım o kadar büyüktü ki onun abisini kaybetmesine üzülemediğimi biliyordu. O da benim kaybıma üzülemiyordu. Büyük acılarda kaybedilen sadece yitip gidenler olmuyor, hayatın bütün düzeni de çöküyor.

İşte o gece, yaşadıklarım üzerine düşünüp önüme bakmaya karar verdiğim gece oldu. Sabaha kadar ağlayıp içimdeki zehri bir nebze olsun attım.

O hafta içi okuldan geleli on dakika olmadan Meltem Abla bir bahane uydurup beni çağırdı evine. Aramızdaki çekim soyut bir kavram değil de elle tutulur, gözle görülür bir nesne gibiydi. Hangi bahaneyle beni çağırdığını bile hatırlamıyorum ama içeri girdikten kısa süre sonra öpüşmeye başladık. İlk ilişkim olacaktı. Hislerim körelmemiş olsa çok heyecanlanırdım ama yaşadıklarımın getirdiği örselenmişlik işime yaradı, sanki yıllardır sikişiyor gibiydim bakirliğimi Meltem Ablayla atarken.

Serhat Abi kadar olmasa da uzun boylu ve yapılıydım. Şimdilerde olduğu kadar olmasa da yaşıtlarıma göre kıllı bir gençtim. Yavaşça soymaya başladı beni Meltem Abla. Çok az konuşuyorduk. Tişörtümü ve pantolonumu çıkardı. O da bu sefer için özel seçildiği belli sütyeni ve tangasıyla kaldı. Önümde diz çöküp donumu indirdi ve sikimi yalamaya başladı. Yalova’da kız arkadaşım daha önce bir kaç kez kısa süreli de olsa sikimi yalamıştı ama çok amatördüm kadının ağzını sikmek konusunda. Neyse ki Meltem Abla kendimi rahat hissedeyim diye elinden, ağzından, her yerinden geleni yapıyordu. Yavaş yavaş sertleşmeye başlayan sikimi kökünden tutup otuzbir çektirir gibi sıkıyor sonra kökünden ucuna kadar yalıyordu. Tecrübeliydi bu konuda, köküne kadar ağzına alıp ıslak ıslak emiyordu. Beş dakika yalayıp ayağa kalktı. Tangasını çıkarıp sütyeniyle, yüzü bana dönük, kucağıma oturdu. Yavaşça aldı sikimi içine. Otururken yine gözleri kapandı kamelyadaki gibi. Ben de elimi sütyenine atıp memelerini ortaya çıkardım ve yalamaya başladım. İlk başta, yaşadıklarımı ve annemi hatırlayıp biraz modum düştü ama hızla kendimi toparlayıp daha şiddetle yalamaya ve emmeye başladım Meltem Ablanın dolgun memelerini. Çok heyecanlıydım ama aynı zamanda da donuktum biraz. Kucağımda oturup kalkarken kendinden geçmeye başladı. Memelerini sıkıyor alttan yarrağımı pompalıyordum. Kamelyadaki Serhat Abinin yerini almış gibi hissediyordum kendimi.

Birazdan beni kaldırıp yandaki kanepeye yatırdı ve parmağını yalayıp klitorisini ıslatarak yeniden kucağıma oturdu. Okuldaki çocukların çoğu siklerini sürekli tıraş ediyorlardı ama ben sikimdeki kılları ayda bir kesiyordum. Üzerimde kendini siktirirken bir yandan da klitorisini sikimdeki kıllara sürtmeye başladı. Acılar beni pişirmemiş olsa kendimi bu kadar veremezdim ama şimdi siktiğim kadının hissettiklerini anlayıp ona uyum sağlıyor sert sert sikerken daha sert sürtünüyordum amının dudaklarına ve klitorisine. Üzerimde zıplarken taşaklarım götüne çarpıyordu, köküne kadar almıştı sikimi. Büyük bir zevk girdabına dalmıştım. Acılarımı unutmuş yaşadığım anın tadını çıkarmak için ben de alttan sert sert pompalıyordum. Amının en derinlerine giren sikimin başı ıslak am duvarlarına sürtünürken boşalmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Meltem Abla’yı kucağımda zıplatırken az sonra ilk boşalmasını yaşadı. Benim de dayanacak halim kalmadı ve döllerimi amına akıtmaya başladım. Oluk oluk doldurdum amını. Serhat Abinin kadınını sikmek gururlandırmıştı beni. Evet, bana üzüldüğü için çok iyi davranıyorlardı ama ben de bu iyiliğe hakkıyla cevap vermeye çalışıyordum.

Meltem Abla soluk soluğa omzuma koydu başını. Apış aram sırılsıklamdı. Biraz kendine gelince “Ben ilk seferin sanıyordum ama senin daha önceden tecrüben varmış belli ki” dedi. O an en çok merak ettiğim sorunun, performansımı nasıl bulduğunun cevabı mutlu etmişti beni. Sadece gülümsedim ve öpmeye başladım dudaklarını. Yeniden tahrik olmaya başlamıştım. Sikim amından çıkmadan sertleşmeye başladı. Biraz sertleşince içinden çıkmadan hızla altıma aldım Meltem Ablayı. Az önceki boşalmanın etkisi geçmemişti belli ki, altımda sikilirken çok hızlı zevk almaya başladı ve kısa sürede boşaldı ama ben hemen gelmiyordum bu sefer. Meltem Ablayı altımda eze eze boşalttıktan sonra kendisine gelsin diye kısa bir mola verip yan çevirdim ve arkadan pompalamaya başladım. Bir elim göğsünde, Serhat Abiden gördüğüm gibi boynunu omuzlarını öperken hızlı hızlı pompalıyordum.

“Ohhh! Ohhhh! Daha sert sik Mete!” diye beni iyice gaza getiriyordu. Göğüslerini daha sert sıkarken göğüs uçlarını iki parmağım arasına alıp eziyordum.

“Daha sert daha sert” dedikçe omuzlarını ısırmaya elimi amına atıp klitorisini okşamaya başladım. Bu konuda çok da yetenekli değildim ama ikimiz de coşmuştuk. 17 yaşın verdiği enerjiyle yarım saate yakın siktim Meltem Ablayı, sonunda onun üçüncü boşalmasının ardından ben de boşaldım.

İkimiz de yorulmuş bir halde serildik kanepeye. Sırılsıklam olmuştu kanepe. Salonu am suyu ve döl kokusu kaplamıştı. Kafamı göğüslerine dayadım o da eliyle bastırdı kafamı. Annemin kokusuna mı benziyordu göğüslerinin kokusu? Yine hafif bir hüzün sardı içimi ama hızla toparlandım.

Az sonra kafasını kaldırıp duvardaki saate baktı ve “hadi kalk, annem birazdan çocukları okuldan alıp gelir” dedi. Meltem Ablanın annesi bir süredir onlarla kalıyormuş, bugün de bi akrabasına gitmiş oturmaya, dönüşte çocukları okuldan alıp gelecekmiş. Hızla kalkıp üstümü giyindim. Ne diyeceğimi bilmiyordum ama aldığım keyif öyle fazlaydı ki en kısa sürede yeniden sikmek istiyordum Meltem Ablayı.

“Ne zaman görüşürüz bir daha?” dedim. Güldü, “azgın oğlan! Ben evli ve çocuklu bir kadınım öyle her istediğinde yapamayız ama en kısa sürede ayarlarız.” dedi.

“Ayşe Ablaya sakın bir şey belli etme” diye de tembihledi çocuğunu tembihler gibi. Dudaklarını uzun uzun öpüp çıktım evden.

İlerleyen yıllarda konuştuğum yaşıtlarımın çoğu ilk tecrübelerinin çok kötü olduğunu anlattılar hep: Kaldıramayan, erkenden boşalan, ne yapacağını bilemeyen… Oysa benim şansım mı şanssızlığım mı bilemiyorum çok iyi geçti ilk ilişkim. Heyecanlıydım ama donuktum da biraz. Yaşadığım travmanın etkisinden çıkmaya çalışıyordum ama yaşadıklarım öyle kolay kolay peşimi bırakmıyordu. Annem ve babam hayatta olsaydı ve ben de ilk tecrübemde sikimi kaldıramasaydım keşke. Ya da hayat hızla beni pişirdiği için şanslıyımdır belki de… Acılarımı zamana havale edip hedonist zevklere hızla daldığım zamanlar böyle başladı işte.

Bir yanıt yazın

İlgili Hikayeler