Toplantıdan sonra derin bir nefes alarak arabaya bindim ve doğruca eve yöneldim. Aklımda her şeyin nasıl bu noktaya geldiği dönüp duruyordu, ama sonuçta kontrolü tekrar elime almıştım. Eve vardığımda kapıyı annem açtı. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı.
“Mert, nasıl geçti toplantı?” diye sordu, sesi hem endişeli hem de meraklıydı.
Salona geçip kanepeye oturdum, annem ve Esma karşıma geçti. Nil mutfaktan çıkıp kenardan bizi izliyordu. Ellerimi birbirine kenetleyerek başımı öne eğdim ve sakin bir sesle konuşmaya başladım.
“Her şeyi yoluna koydum,” dedim. “Oğuz’la olan proje iş birliğimi sonlandırdım. Projenin tüm hakları tamamen bende. Ama bu süreçte ciddi kararlar aldım. Bundan sonra kendi yolumda ilerleyeceğim.”
Esma kaşlarını çatarak, “Oğuz kabul etti mi bunu?” diye sordu.
“Evet,” dedim. “Hem de hiçbir itiraz edemeden. Ama bu mesele burada kapanmayacak gibi görünüyor.”
Annem kaşlarını kaldırarak, “Ne demek istiyorsun?” diye sordu.
Tam o sırada, Nil elinde telefonuyla yanıma yaklaştı. Ekranı yüzüme doğru tutarak, “Bunu gördün mü?” dedi. Haber sitesinin manşeti açıkça görünüyordu:
“Artem Capital’den Ayrılan Girişimci, Çığır Açan Projesiyle Piyasayı Sarsacak!”
Gözlerimi ekrandan ayırmadan, haberi hızlıca okudum. Restoranda olanlardan bahsedilmiyordu, ama projeye olan taleplerin patlama yaptığı açıkça yazıyordu. Özellikle projenin haklarının tamamen bende olduğu ve büyük şirketlerin şimdiden teklif sunmaya başladığı belirtilmişti.
“Bu nasıl oldu?” diye sordu Esma, şaşkınlıkla.
Gözlerimi Esma’ya çevirdim ve hafifçe gülümsedim. “Oğuz, durumu benden daha fazla büyütmemek için her şeyi sessizce kabul etti. Ama projeye olan ilgi zaten yüksekti. Şimdi her şey benim kontrolümde, ve görünüşe göre piyasadaki herkes bunu öğrenmiş.”
Annem derin bir nefes aldı ve rahatlamış bir şekilde, “Mert, ne diyebilirim ki? Bize dün gece büyük bir kriz gibi görünen şey, senin lehine dönmüş,” dedi.
“Henüz iş bitmiş değil,” dedim kararlılıkla. “Ama evet, artık kendi şartlarımı koyabileceğim bir noktadayım. Bundan sonrası benim nasıl ilerlediğime bağlı.”
O sırada telefonum çaldı. Ekranda tanımadığım bir numara vardı. Açtım ve karşıdaki ses, büyük bir yatırım şirketinden geldiğini, projemle ilgilendiklerini söyledi. Tekliflerini bir toplantıda konuşmak istediklerini belirttiler.
Telefonu kapatıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi aileme çevirdim ve bir gülümseme eşliğinde, “Anlaşılan önümüzde heyecanlı bir süreç var,” dedim. Esma ve annem de bana katıldı, ama gözlerinde hem gurur hem de endişenin izleri vardı.
Her şey yeni başlıyordu.
Hem dinlenip hemde neler yapabileceğimi düşünmek için odama geçtim, bilgisayarı açıp gelen maillere bakıyordum neredeyse küçüğünden büyüğüne bütün yatırımcılar mail atmıştı. Kapının çalması ile sinir kat sayımın artması bir oldu, yüksek bi ses tonu ile “Müsade edin de biraz çalışayım!” Kapıyı çalan Nilmiş meğer, içeri girmeden buruk bi ses tonu ile seslendi “Özür dilerim abi” biraz vicdan yaptım Nile seslenip içeri gelmesini söyledim.
Nil içeri adımını attığında üzerindeki bol beyaz bir tişört ve kısacık bir şort dikkatimi çekti. Tişört, omzunun birinden hafifçe kaymış, boynunun zarif hattını ortaya çıkarıyordu. İçine sütyen giymemiş pembe meme uçları burdayım diye bağırıyordu. Şort ise vücuduna oturmuş, ince uzun bacaklarını belirginleştiriyordu. Şortun kısalığında kalçasının bacak ile birleşim yerleri gözüküyordu. Tenindeki doğal bronzluk odanın hafif sarı ışığı altında daha da belirginleşmişti. Saçları dağınık bir şekilde toplanmıştı ama birkaç tutam yüzüne düşmüş, masumiyetine bir nebze isyan katar gibi görünüyordu. Gözleri, biraz üzgün ama merakla bana bakıyordu. Dudakları sanki bir şey söylemek ister gibi titriyordu. En sonunda sessizliği bozup ağzındaki baklayı çıkardı. N: Abi dün gece beni niye çağırmadınız? B: Nereye çağırmadık güzelim? N: Dün ablamı sikip beni niye sikmedin diyorum abi
Ne demek istediğini şimdi anladım. Dün annemi siktiğimi bilmediği için ablamla seviştiğimi düşünüyordu. Hiç bozuntuya vermeden “Ablan dün bana kendini affettirmek için ufak bi hediye verdi bana. Anlaşılan o ki şuan kendini affettirme sırası bende.” Dedim sırıtarak, ayağa kalkıp kapıyı örttüm ve Nili belinden tutarak kendime doğru çektim. Dudağına bi öpücük kondurup Tişörtünü çıkardım, kabarmış olan göğüs uçlarını emmeye başladım. Bir yandan kalçalarını parçalayacak gibi sıkıyor, bi yandan göğüslerini emiyordum.
Nili yatağa sırt üstü yatırıp şortunu çıkardım, pürüssüz ve pembe amcığını okşarken öbür yandan nilin dudaklarına yumuldum, şehvetli bir şekilde öpüşürken Nil hemen sulanmıştı “Abi gir içime, sik beni” Kendimi doğrultup şortumu indirdim tam sırada telefonum çaldı, Nil adet lütfen beni sik der gibi bakıyordu ama önemli bi telefon olabilirdi risk e atamazdım
Telefonumun ekranına baktım, numara tanıdık değildi. Bir an kararsız kaldım ama genelde iş bağlantılarımda bilinmeyen numaralardan önemli çağrılar gelirdi. Derin bir nefes alıp açtım:
“Merhaba, kiminle görüşüyorum?”
Karşıdan karizmatik ve kendinden emin bir ses geldi. “Mert, merhaba. Ben Cem Eren.”
Bir an duraksadım. Cem Eren… Ünlü bir iş insanı ve medya dünyasında adı sıkça geçen biri. Adımı nereden bildiğini sorgulamaya fırsat bulamadan devam etti:
“Umarım seni rahatsız etmiyorumdur. Numaranı ortak bir tanıdığımızdan aldım. Yatırım projelerinle ilgili bir şeyler duydum ve konuşmamız gerektiğini düşündüm.”
Nil, konuşmayı duyup bir adım geri çekildi. Bakışları, “Kim bu?” der gibi üzerimdeydi ama telefonu işaret edip “Önemli,” anlamında bir yüz ifadesi yaptım. Nil başıyla hafifçe onayladı ve üzgün bir şekilde üstünü giyip çıktı.
“Tabii, Cem Bey,” dedim sakin bir tonla, şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak. “Sizi dinliyorum.”
Cem Eren’in sesi telefonda ciddiyetini koruyordu.
“Mert, projelerinle ilgili bazı bilgiler kulağıma geldi. Gerçekten ilgimi çekti, ama bunu telefonda konuşmak istemem. Bugün içinde bir toplantı organize edebilir miyiz? Vaktin varsa yüz yüze konuşalım.”
Bir an için duraksadım. Bugün her ne kadar yoğun bir gündemim olmasa da, bu kadar önemli biriyle bir araya gelmek bir fırsattı ve bunu kaçırmak istemezdim.
“Tabii Cem Bey,” dedim, sesime profesyonel bir tını katmaya çalışarak. “Programımı ayarlayabilirim. Saat ve yer konusunda sizin önerinizi bekliyorum.”
“Harika,” dedi. “Saat 16:00’da şehir merkezindeki benim ofiste buluşalım. Asistanım adresi mesaj atar. Görüşmek üzere.”
“Teşekkür ederim, Cem Bey. Görüşmek üzere,” dedim ve telefonu kapattım.
Telefonu masaya bırakıp bir an için sessizce düşündüm. Cem Eren’in bir projeme ilgi göstermesi büyük bir fırsattı ama aynı zamanda işin ciddiyeti beni biraz geriyordu. Kapının dışından Nil’in bana baktığını fark ettim. Açıkça yüzümdeki ifadeyi merak ediyordu.
Derin bir nefes alıp ona döndüm. “Güzelim seni geceye bırakmak zorundayım. Hazırlanıp hemen çıkmam gerekiyor. Çok önemli bir toplantım var.”
“Her şey yolunda mı?” diye sordu, biraz endişeyle.
“Evet, hatta fazlasıyla iyi bir fırsat olabilir. Eğer düşündüğüm gibi giderse, bugün hayatımda yeni bir sayfa açabilir.”
Nil, biraz daha rahatlamış görünüyordu ama hâlâ içinde bir şeyleri ertelemek zorunda kaldığı için buruk bir ifade vardı. “Tamam abi, sonra anlatırsın. Bol şans,” dedi ve hafifçe gülümsedi.
Hızlıca hazırlık yapıp üzerime şık bir takım elbise geçirdim. Kendime çeki düzen verdikten sonra Cem Eren’in ofisine doğru yola koyuldum.
Ofise girdiğimde modern, minimalist bir atmosfer beni karşıladı. Cem Eren’in odası, tam bir profesyonel ciddiyetle tasarlanmıştı. Cem Bey masasında oturmuş, beni karşılarken yüzündeki kararlı ifade dikkat çekiyordu.
“Mert, hoş geldin,” dedi elini uzatarak. “Projeni inceledim. Açıkça söylemek gerekirse, bunun çok büyük bir potansiyeli var. Ama zaman kaybetmek istemiyorum. Sana bir teklifte bulunacağım.”
Sözlerinin bu kadar hızlı ve net olması beni biraz şaşırtmıştı, ama hazırlıklıydım. Cem Bey, birkaç evrak çıkardı ve önüme koydu.
“Projeyi, tüm haklarıyla birlikte tamamen satın almak istiyoruz. Şirketin bünyesine dahil edeceğiz. Tabii bunun için uçuk bir rakamdan bahsetmek zorundayız çünkü büyük bir şey inşa edeceğimizi düşünüyoruz.”
Bunu bekliyordum ama teklifin boyutları beni şaşırtmıştı. Fiyat konusunda birkaç rakam ileri geri konuşulsa da sonunda uzlaştık: tam 20 milyon dolar!
El sıkıştığımızda Cem Bey’in yüzünde tatmin olmuş bir ifade vardı. Benim ise hâlâ olanları sindirmem gerekiyordu. Şirketten çıkarken, yeni bir dönemin eşiğinde olduğumu hissettim. Nil’in dediği gibi, bu gerçekten hayatımı değiştirecek bir gündü.
Eve dönerken içimde büyük bir heyecan vardı. Bugün her şey değişmişti, ama bunu en çok ailemle paylaşmak istiyordum. Kapıyı açar açmaz Nil koridorda belirdi. Gözlerindeki merak neredeyse yüzüne taşacak kadar yoğundu.
“Abi, ne oldu? Nasıl geçti toplantı?” diye sordu sabırsız bir tonla.
Gülümseyerek yanıtladım, “Dur biraz, hemen anlatacağım. Ama önce annemi ve ablanı da çağır. Hep birlikte konuşalım.”
Nil hızla içeriye seslenmeye gitti. Birkaç dakika sonra salonda annem, ablam ve Nil’le birlikte oturuyorduk. Onların gözleri üzerimdeydi; ne söyleyeceğimi bekliyorlardı. Derin bir nefes alıp, gün içinde yaşadıklarımı anlattım. Cem Eren’in projeyi satın aldığını ve 20 milyon dolarlık bir anlaşma yaptığımızı söyledim.
Annem, ilk başta söylediklerimi anlamamış gibi bir süre boş boş baktı. Sonra gözleri dolarak, “Oğlum, seninle gurur duyuyorum,” dedi ve ellerimi sıktı. Ablam her zamanki gibi daha sakin bir şekilde, “Biliyordum zaten. Sen her zaman başarırdın,” diye mırıldandı, ama yüzündeki hafif gülümsemeyi saklayamıyordu.
Nil ise şaşkınlıktan neredeyse ağzını kapatmayı unuttu. “20 milyon mu? Abi şaka yapıyorsun!” diye bağırdı. Herkesin gülmesine sebep oldu.
Bir süre sohbet ettikten sonra ayağa kalkıp, “Hadi, bunu kutlamamız lazım. Bu gece dışarıda güzel bir yemek yiyelim. Bugün bizim için dönüm noktası,” dedim.
Annem, “Tamam oğlum, öyleyse hazırlanayım,” dedi ve hepimiz hızlıca hazırlanmak için dağıldık. O akşam ailecek dışarı çıktık, güzel bir restoranda yemek yerken kahkahalarımız masadan eksik olmadı. O gece, hayatımızdaki belki de en mutlu anılardan biri olarak hafızalarımıza kazındı.
10 Yıl Sonra
Zaman akıp geçmişti. Hayat bize güzellikler kadar acılar da getirmişti. Annemizi birkaç yıl önce kaybetmiştik. Onun gidişi hepimizi derinden sarsmıştı ama annemin bize öğrettiği sevgiyi ve bağlılığı her zaman hissetmiştik.
Ablam birkaç yıl önce evlenmiş, şimdi iki çocuğu olan mutlu bir anneydi. Evlenip çocuk yapmış olsa bile hala çok sexy bi kadındı, onu arzulamıyorum desem yalan olur. Eşi ve çocuklarıyla birlikte kendi yuvasını kurmuş olsa da, her fırsatta bize gelir ve evdeki sıcaklığı yeniden hissettirirdi.
Nil ise hâlâ benimle yaşıyordu. İşinde başarılı bir kariyer yapmış ama benimle aynı çatı altında kalmayı tercih etmişti. Aramızdaki bağ, çocukluğumuzdan bu yana çok değişmişti. Abi kardeş gibi değil, sevgili gibi gözüküyorduk dışarıdan.
Ben ise o gün imzaladığım anlaşmayla başlayan yolculukta, iş dünyasında büyük bir başarı yakalamıştım. Ama hayatın anlamını yalnızca kazandığım paralar veya elde ettiğim başarılarla değil, geçmişte ailemle geçirdiğim o değerli anılarla buluyordum.
Her şeyin başladığı o akşam, annem, ablam ve Nil’le birlikte çıktığımız yemek hâlâ zihnimde capcanlıydı. O gün, hayatımızın ne kadar değişeceğini kimse bilmiyordu ama hepimizin bir arada olduğu o an, gerçek zenginliğin ne olduğunu bana bir kez daha hatırlatmıştı. Birlikte büyüdüğümüz için belki de birbirimizi herkesten daha iyi tanıyorduk ve bu, ilişkimizin en sağlam temeliydi.
Şimdi, Nil ile hayatı birlikte paylaşıyor, hayallerimizi birlikte gerçekleştiriyoruz. On yıl önce başlayan o büyük değişim, bizi sadece maddi olarak değil, duygusal olarak da başka bir seviyeye taşımıştı. Nil, her zaman benim hayatımın ışığı olmuştu ve şimdi, her sabah onu yanımda görerek uyanmak, bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu bana yeniden hatırlatıyordu.
Bir pazartesi sabahıydı. Şehrin en lüks semtlerinden birindeki geniş ve modern evimizin salonunda oturuyordum. Nil, elinde kahve kupasıyla yanıma geldi ve koltuğa rahatça yayıldı. Üzerinde sade ama şık bir beyaz bluz ve siyah pantolon vardı. Artık benim holdingde çalışıyordu, ama bugün iş günü olmasına rağmen çalışmak yerine ofisi bana bırakmış, evde keyif yapıyordu.
“Abi,” dedi birden, kahvesinden bir yudum alırken, “Bir tatile çıkalım mı? Böyle uzak, uzun bir tatil… Amerika mesela.”
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.